Hukuki Makaleler

Kira Sözleşmesi Yazılı Olmak Zorunda Mı?

Kira Sözleşmesi Olmayan Kiracı Nasıl Çıkarılır

Kira ilişkileri, hem kiracılar hem de mal sahipleri için önemli bir hukuki zemin oluşturur. Bu nedenle, kira sözleşmesi konusunu derinlemesine anlamak gerektiğini düşünüyoruz. Her ne kadar yazılı bir sözleşmenin avantajları yadsınamaz olsa da, Kira Sözleşmesi Yazılı Olmak Zorunda Mı? sorusu birçok kişinin aklında şüpheler yaratıyor. Bu yazımızda, sözlü kira sözleşmelerinin geçerliliğinden noter onayı gerekliliğine, imzasız sözleşmelerin durumuna kadar çeşitli konu başlıklarına değineceğiz. Amacımız, kira sözleşmelerinin hukuki yapısını ve hangi durumlarda geçersiz olabileceğini net bir şekilde açıklamaktır. Sizler için araştırdık, gelin birlikte inceleyelim.

Kira Sözleşmesi Yazılı Olmak Zorunda Mı?

Kira sözleşmeleri, kiracı ile kiraya veren arasında mülkün kullanım şartlarını belirleyen önemli belgelerdir. Ancak, kira sözleşmesinin yazılı olup olmaması, birçok insan için kafa karıştırıcı bir konudur. Genel olarak düşündüğümüzde, kanunlarımıza göre kira sözleşmesi yazılı olmak zorunda mı? sorusunun cevabı, belirli koşullara bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

Öncelikle, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, kira sözleşmelerinin yazılı olarak düzenlenmesini şart koşmamaktadır. Dolayısıyla, sözlü veya yazılı olarak yapılan kira sözleşmeleri geçerli sayılabilmektedir. Ancak, yazılı bir sözleşmenin sağladığı avantajları göz ardı edemeyiz. Yazılı belgeler, taraflar arasında oluşabilecek ihtilafların önüne geçerek, her iki taraf için de güvence oluşturur.

Ayrıca, özellikle bir yıl veya daha uzun süreli kiralamalarda yazılı bir sözleşme yapmak, tarafların haklarını koruma açısından önemlidir. Kira sözleşmesi yazılı olmak zorunda mı? sorusunu bir kenara bıraktığımızda, yazılı düzenlemelerin, kira sürecinin her iki taraf için daha anlaşılır ve güvenilir olmasını sağladığını söyleyebiliriz.

Yazılı bir kira sözleşmesi, kiralanan malın durumu, kira bedeli, ödeme şekli gibi detayları kayıt altına alır. Bununla birlikte, kiracı ve kiraya verenin haklarını net bir şekilde belirleyerek, ilerleyen dönemlerde doğabilecek uyuşmazlıkların çözümünü kolaylaştırır. Sözlü sözleşmelerde, tarafların iddiaları her zaman çelişebilir ve bu durumun hukuki sonuçları zorlayıcı olabilir. Yazılı sözleşme ise, ortaya çıkacak sorularda referans olarak kullanılabilme imkanı sunar.

Kira sözleşmesinin yazılı olması yasal bir zorunluluk olmasa da, pratikte her durumda büyük bir avantaj sağlamaktadır. Dolayısıyla, kiralama işlemlerinde yazılı bir sözleşme yapmayı ihmal etmemek, tüm tarafların haklarının korunması açısından faydalı olacaktır. Unutulmaması gereken, her zaman sağlam bir belgeye sahip olmanın, ileride yaşanabilecek olası anlaşmazlıkların önüne geçeceği ve her iki tarafın da haklarını güvence altına alacağıdır.

Sözlü Olarak Yapılan Kira Sözleşmesi Geçerli Midir?

Kira sözleşmesi, kiralayanın malını kullandırdığı ve kiracının bu kullanım karşılığında belirli bir bedel ödediği bir anlaşmadır. Ancak, söz konusu anlaşmanın yazılı olup olmaması, birçok insanın merak ettiği önemli bir konudur. Sözlü olarak yapılan kira sözleşmeleri, yasal olarak geçerlidir fakat bazı riskler ve belirsizlikler içermektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türk Borçlar Kanunu’na göre, sözlü bir kira sözleşmesi geçerli sayılmaktadır. Kiracı ve kiralayan arasında sadece sözlü bir anlaşma yapılmış olsa bile, oluşan bu sözleşme bazı hukuki yükümlülükler doğurur. Yani, iki tarafın da üzerinde mutabık kaldığı şartlar, hukuksal bağlayıcılığa sahiptir. Ancak, pratikte bazı sorunlarla karşılaşma ihtimalimiz oldukça yüksektir.

Sözlü kira sözleşmelerinde yaşanabilecek en büyük sorun, taraflar arasında anlaşmazlıkların ortaya çıkmasıdır. Kira Sözleşmesi Yazılı Olmak Zorunda Mı? sorusunun cevabı burada devreye giriyor. Bir sözleşmeden doğan hakların kanıtlanabilmesi için yazılı bir belgenin varlığı oldukça önemlidir. Örneğin, kira bedelinin ne kadar olduğu, ödeme tarihleri ya da kira süresi gibi detaylar sözlü olarak ifade edilse dahi, bunların kanıtı yalnızca sözlü ifadelerle mümkün olmamaktadır.

Ayrıca, sözlü kira sözleşmelerinde, tarafların hakları ve yükümlülükleri tam olarak belirlenmediğinden, uyuşmazlıkların çözümü konusunda ciddi problemler yaşanabilir. Kiracı, sözlü anlaşmaya dayanarak hak iddia ederken, kiralayan bu durumu inkar edebilir. Bu gibi durumlarda, mahkemede kanıt sunmak zor olabilir ve kiracı, daha önce kabul edilen şartların geçerliliğini ispatlamakta zorluk yaşayabilir.

Sözlü olarak yapılan kira sözleşmesi hukuken geçerli olsa da, her iki taraf için de büyük riskler barındırmaktadır. Bu nedenle, sözleşmelerin yazılı hale getirilmesi, her iki tarafın da haklarını koruma açısından son derece önemlidir. Böylece, hem anlaşmazlıklar önlenir hem de her iki tarafın yükümlülükleri net bir şekilde belirlenmiş olur. Sözleşmelerimizin yazılı olmasını sağlamak, gelecekteki olası sorunlardan kaçınmamızı kolaylaştıracaktır.

Noter Onaylı Olmayan Kira Sözleşmesi Geçerli Mi?

Kira sözleşmeleri, kiracı ve kiraya veren arasında önemli bir hukuki bağ oluşturur. Ancak, sözleşmenin nasıl düzenlendiği ve hangi şartlarda geçerli olduğu da büyük önem taşır. Kira Sözleşmesi Yazılı Olmak Zorunda Mı? sorusu bu bağlamda sıkça gündeme gelirken, noter onayı konusunu da merak etmekteyiz. Noter onayı, birçok işlemde olduğu gibi kira sözleşmelerinde de güvenilirlik sağlama amacı taşır. Ancak, noter onayı olmadan yapılan kira sözleşmelerinin geçerliliği tartışmalıdır.

Kira Sözleşmesi İçin Noter Onayı Neden Önemli?

Noter onayı, bir belgenin resmi olarak tasdik edilmesi demektir. Kira sözleşmesinde noter onayı, tarafların haklarının korunması ve ileride olası anlaşmazlıkların önlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Noter, sözleşmenin taraflarını tanır ve belgenin içeriğini denetleyerek, her iki tarafın da haklarını güvence altına alır. Ancak, noter onayı zorunlu değildir. Yani, kira sözleşmesi imzalanmış olsa bile, noter onayı olmadan da geçerli kabul edilebilir.

Noter Onaylı Olmayan Kira Sözleşmesinin Geçerliliği

Noter onaylı olmayan bir kira sözleşmesi, geçerli sayılabilmesi için bazı şartları taşımalıdır. Kira Sözleşmesi Yazılı Olmak Zorunda Mı? sorusunda olduğu gibi, yazılı bir sözleşmenin varlığı, taraflar arasında bir anlaşma sağlandığını gösterebilir. Gerektiğinde, bu sözleşmenin kanıtı olarak mahkemelerde kullanılabilir. Önemli olan, tarafların iradesinin buna izin vermesidir.

Ne Durumlarda Geçersiz Olabilir?

Bununla birlikte, noter onaylı olmayan bir kira sözleşmesi bazı durumlardaki geçerliliğini kaybedebilir. Örneğin:

  • Sözleşmenin taraflarının kimlik bilgilerinin yanlış olması.
  • Kiracı veya kiraya verenin sözleşme imzalayacak yeterlilikte olmaması.
  • Sözleşmenin karşılıklı olarak onaylanmaması veya zorla imzalanması gibi durumlar, sözleşmenin geçersiz sayılmasına neden olabilir.

Noter onayı olmadan da kira sözleşmeleri geçerli olabilir, ancak bu durum, taraflar arasında güven oluşturmayabilir ve ilerideki sorunları beraberinde getirebilir. Bu nedenle, kira sözleşmelerinin noter onayı ile yapılması, her iki taraf için de güvenli bir seçenek olacaktır.

İmzasız Kira Sözleşmesi Geçerli Mi?

Kira sözleşmeleri, taraflar arasında önemli yükümlülükler ve haklar oluşturduğundan, bu belgelerin geçerliliği sıkça tartışılmaktadır. Bizler de bu bağlamda “İmzasız kira sözleşmesi geçerli mi?” sorusunu detaylı bir şekilde ele almak istiyoruz. Öncelikle, bir kira sözleşmesinin geçerli olabilmesi için tarafların iradelerinin açıkça ifade edilmesi gerekmektedir. Bu noktada imza, belgeyi imzalayan tarafların sözleşmeyi kabul ettiklerini ve ona bağlı kalacaklarını gösteren kritik bir unsurdur.

İmzasız bir kira sözleşmesi, hukuken geçerli sayılmayabilir. Ancak, burada göz önünde bulundurulması gereken bazı durumlar bulunmaktadır. Eğer taraflar, kira süresince belirli bir ilişkileri sürdürmüşse ve bu ilişki, tarafların yükümlülüklerine ve haklarına dair yeterli bir delil teşkil ediyorsa, imzasız bir sözleşme mahkemede delil olarak değerlendirilebilir. Örneğin, tarafların kira bedelini ödemesi, taşınmazın kullanımı veya diğer yükümlülüklerin yerine getirilmesi gibi durumlar, imzasız bir sözleşmenin geçerliliğini destekleyebilir.

Ayrıca, Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde, belirli durumlarda tarafların eylemleri ya da davranışları sözleşme hükümleri olarak kabul edilebilir. Bu nedenle, kira ilişkisi boyunca meydana gelen yazışmalar, banka dekontları veya tapu kayıtları gibi belgeler, sözleşmenin varlığını kanıtlamak adına önemli birer araç olabilir. Ancak yine de, en sağlıklı ve güvenli yöntem, her iki tarafın da sözleşmeyi imzalayarak taahhütlerini yazılı hale getirmesidir.

İmzasız bir kira sözleşmesinin geçerliliği durumdan duruma değişiklik gösterebilir. Ancak, herhangi bir hukuki anlaşmazlık durumunda, imzasız bir sözleşmenin kanıt değeri sınırlı kalabilir. Bu nedenle, bizlerin önerisi, kira sözleşmelerini her zaman yazılı ve imzalı bir şekilde düzenlemek olacaktır. Böylece, hem kiracı hem de kiraya veren tarafların haklarını koruma altına almış oluruz.

Taşınır Kira Sözleşmesi Yazılı Olmak Zorunda Mı?

Kira sözleşmeleri, farklı türlerde taşınır veya taşınmaz malların kiralanmasında sıklıkla karşımıza çıkan hukuki belgelerdir. Peki, Kira Sözleşmesi Yazılı Olmak Zorunda Mı? sorusu, taşınır malların kiralanmasında da önemli bir konudur. Taşınır kira sözleşmesinin yazılı olarak yapılmasının gerekliliği, kiralanan malın türüne ve kapsamına bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, genel kural olarak, taşınır kira sözleşmeleri için yazılı bir belge zorunluluğu yoktur. Sözlü olarak yapılan bir kira sözleşmesi, yasal olarak geçerli kabul edilebilir. Ancak, bazı durumlarda yazılı sözleşme yapmak, özellikle hukuki riskleri azaltmak açısından önemli bir adım olacaktır.

Yazılı bir kira sözleşmesinin oluşturulması, taraflar arasında yaşanabilecek olumsuz durumları minimize eder. Örneğin, kira bedeli, kira süresi, depozito ve taşıma masrafları gibi önemli maddelerin açıkça belirtildiği bir belge, hem kiralayan hem de kiracı açısından güvence sağlar. Bu bağlamda, taşınır kira sözleşmesinin yazılı olarak yapılması önerilmektedir. Çünkü yazılı belge, ihtilaf durumunda kanıt niteliği taşır ve mahkeme önünde yeterli delil oluşturabilir.

Ayrıca, bazı taşınır kiralama işlemleri için belirli resmi işlemler ve noter onayı gerekebilir. Örneğin, değerli sanat eserleri, yüksek maliyetli araçlar veya özel ekipmanların kiralanmasında, taraflar arasındaki yükümlülüklerin net bir şekilde tanımlanabilmesi için yazılı sözleşmelerin oluşturulması önemlidir. Bu tür durumlarda yasa gereği, çıkarılacak yazılı sözleşme daha sonraki aşamalarda yaşanabilecek anlaşmazlıkların önüne geçebilir.

Bununla birlikte, taşınır kira sözleşmesi yazılı olmak zorunda değilse de, her iki taraf için de hukuki güvence sağlar. Yani, her ne kadar mülkiyet devri gibi bazı istisnai durumlar için yazılı belge zorunlu olsa da, taşınır kiralamalarında yazılı sözleşmenin sağladığı faydaları göz ardı etmememiz gerekiyor. Dolayısıyla, kiralama işlemlerinde her zaman yazılı bir sözleşme hazır bulundurmak, uzun vadede karşılaşabileceğimiz sorunların önüne geçmek açısından en iyi yöntemdir.

Kira Sözleşmesi Nedir?

Kira sözleşmesi, bir mal sahipliği ile kiracı arasında belirli şartlar çerçevesinde yapılmış hukuki bir anlaşmadır. Bu sözleşme ile kiraya veren, mülkünü (kira edilen taşınmaz) kiracının geçici kullanıma sunar. Kiracı ise, belirlenen süre boyunca mülkü kullanma hakkını elde ederken, karşılığında kira bedelini ödemeyi taahhüt eder. Kira sözleşmesinin temel amacı, her iki tarafın haklarını korumak ve taraflar arasında net bir çerçeve çizerek olası ihtilafların önüne geçmektir.

Kira Sözleşmesinin Unsurları

Bir kira sözleşmesinin geçerliliği için belirli unsurların bulundurulması gereklidir. Bu unsurlar şunlardır:

  • Taraflar: Sözleşmede kiraya veren ve kiracı adı altında iki ayrı tarafın olup olmadığı belirtilmelidir.
  • Kiralanan Taşınmaz: Kira sözleşmesinde kiralanacak taşınmazın kesin bir şekilde tanımlanması gerekmektedir. Bu tanım, adresi ve mümkünse taşınmazın özelliklerini de içermelidir.
  • Kira Bedeli: Kiracı, hangi süre içinde, ne kadar kira bedeli ödeyeceğini açıkça belirtmelidir. Kira bedelinin nasıl ödeneceği ve hangi tarihlerde ödeneceği de net bir şekilde ifade edilmelidir.
  • Kira Süresi: Kira sözleşmesinde hangi süre için kiralanacağı da belirtilmelidir. Süreli (belirli) veya süresiz (belirsiz) kiralama yapılabilir.

Kira Sözleşmesinin Önemi

Kira sözleşmesinin yazılı olması, taraflar arasındaki hakların ve yükümlülüklerin net bir şekilde tanımlanmasına yardımcı olur. Örneğin, herhangi bir ihtilaf durumunda, kira sözleşmesi delil niteliği taşıyarak, tarafların haklarını korur. Bununla birlikte, Kira Sözleşmesi Yazılı Olmak Zorunda Mı? sorusuna gelirsek, yazılı bir sözleşmenin her iki taraf için avantajları bulunmaktadır. Yazılı belgeler, tarafların sözleşmeye dair sorumluluklarını ve yetkilerini daha net bir şekilde gösterir, dolayısıyla olası uyuşmazlıkların önüne geçer.

Kira sözleşmesinin, özellikle büyük maddi değer taşıyan gayrimenkullerde veya uzun vadeli kiralamalarda mutlaka yazılı hale getirilmesi tavsiye edilmektedir. Gerekli tüm koşullar sağlanmadığında, sözleşme geçersiz sayılabilir. Bu nedenle, kira sözleşmesinin hazırlanırken tüm detayların dikkate alınması ve gerektiğinde hukuki danışmanlık alınması önem taşımaktadır.

Kira Sözleşmesi Hangi Durumlarda Geçersizdir

Kira sözleşmesi, taraflar arasında mülkiyetin devri ile birlikte kiralanan malın kullanımı için oluşturulan yasal bir belgedir. Ancak, bazı durumlarda bu sözleşmeler geçersiz sayılabilir. Peki, kira sözleşmesi hangi durumlarda geçersizdir? Gelin birlikte inceleyelim.

Öncelikle, yazılı bir kira sözleşmesi olmaması durumunda, özellikle kiralanan mülkün bir yıllık süreyi aşması halinde sorunlar ortaya çıkabilir. Eğer sözleşme yazılı değilse, geçerliliği tartışmalı hale gelir. Dolayısıyla, sözlü olarak yapılan kira sözleşmelerinin ispatı ve hangi şartlarda geçerli olduğu ileride oluşabilecek bir hukuki uyuşmazlıkta sıkıntılı olabilecektir.

Diğer bir durum, kira sözleşmesinin hukuka veya ahlaka aykırı olmasıdır. Örneğin, kiralanan mülkün yasadışı bir şekilde kullanılması veya kiracı ile kiraya veren arasında yapılan haksız koşullar, sözleşmenin geçersiz olmasına sebep olabilir. Bu tür sözleşmeler, genellikle mahkemeler tarafından geçersiz sayılır.

Ayrıca, noter onayı olmaksızın yapılan kira sözleşmeleri, her ne kadar geçerli olsa da, kiracı ve kiraya veren arasında ihtilaf yaşandığında sorun yaratabilir. Noter onayı, anlaşmazlık zamanında belgeyi güçlendirir ve tarafların haklarını korur.

Bir diğer önemli nokta ise, kiracı veya kiraya verenin yasal ehliyete sahip olmamasıdır. Eğer sözleşmeyi imzalayan taraflardan biri yasal olarak akıl sağlığına sahip değilse veya reşit değilse, bu durumda sözleşme geçersiz sayılabilir.

Kira sözleşmesi yazılı olmak zorunda mı? sorusunun yanıtı, kiralamanın süresine ve şartlarına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ancak burada önemli olan, tarafların haklarını koruyacak şekilde sözleşmeyi düzenlemek ve geçerli kılacak unsurları gözetmektir. Unutmayalım ki, her iki tarafın haklarını korumak adına Bakırköy Kira Avukatından yardım almak, olası sorunların önüne geçmek için en sağlıklı yoldur.

Kira Kontratı Damga Vergisi

Kira kontratları, hem kiracılar hem de kiraya verenler için önemli hukuki belgelerdir. Bu bağlamda, kira sözleşmesinin damga vergisiyle ilgili yükümlülükleri de dikkate alınmalıdır. Damga vergisi, sözleşmelerin resmi ve yasal geçerliliğini artıran bir mali yükümlülüktür. İşte bu süreçte dikkat etmemiz gereken bazı noktalar:

Öncelikle, Türk Vergi Sistemi’nde damga vergisi, belirli türdeki kağıtlar üzerinde uygulanmaktadır. Kira sözleşmeleri de bu kağıtlar arasında yer almakta ve her iki taraf için de belirli bir maliyet oluşturmaktadır. Damga vergisinin oranı, kira sözleşmesinin yıllık bedelinin üzerinden hesaplanır. Bu oran, güncel vergi kanunları doğrultusunda değişiklik gösterebilir; dolayısıyla, en doğru bilgiye ulaşmak için Gelir İdaresi Başkanlığı’nın resmi internet sitesi ya da bir mali müşavirle görüşmek iyi bir fikir olabilir.

Kira kontratında damga vergisi, genellikle kiraya veren tarafından ödenir. Ancak, bu durum sözleşmenin şartlarında yer alıyorsa, bu yükümlülük kiracıya devredilebilir. Kira sözleşmesinin damga vergisinin ödenmemesi durumunda, sözleşmenin geçerliliği tehlikeye girebilir. Yani, damga vergisi ödenmediğinde, mahkemeler sözleşmeyi geçersiz sayma hakkına sahip olabilirler. Bu nedenlerle, her iki tarafın da damga vergisi ile ilgili yükümlülüklerini göz önünde bulundurarak hareket etmeleri önemlidir.

Bunun yanı sıra, damga vergisi ödemesi için belirli bir süre bulunur. Genellikle, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 15 gün içinde ilgili vergi dairesine başvurulması gerekmektedir. Gecikme durumunda ise ek maliyetler ve cezalarla karşılaşma riski de bulunmaktadır.

Kira kontratları ile ilgili damga vergisi yükümlülükleri dikkate alınmalı; bu vergilerin ödenmesi, tarafların haklarını koruma altına alırken, sözleşmenin de yasal geçerliliğini artırır. Dolayısıyla, hem kiracıların hem de kiraya verenlerin bu süreci dikkatle takip etmelerinde fayda vardır.

YARGITAY KARARI

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2018/6-683

K. 2021/1722

T. 21.12.2021

* İTİRAZIN KALDIRILMASI VE TAHLİYE (Tebliğ Edilemeyen Fesih İhbarının Kira Akdini Sonlandıran Yazılı Belgelerden Kabul Edilemeyeceği – Taşınmazın Fiilen Teslim Edildiğine Dair Aynı Nitelikte Belgeye de Dayanılmadığından Kiralananın Tahliye Edilmiş Olduğundan Kiranın İstenemeyeceği İtirazı Borçlu Tarafından Yazılı Belgelerle İspatlanamadığından İtirazın Takibe Konu Alacağın Tamamı Üzerinden Kaldırılmasına ve Tahliyesine Karar Verileceği )

* TEBLİĞ EDİLMEYEN FESİH İHBARININ KİRA AKDİNİN SONLANDIRAN YAZILI BELGELERDEN KABUL EDİLEMEYECEĞİ ( İtirazın Kaldırılması ve Tahliye – Taşınmazın Fiilen Teslim Edildiğine Dair Aynı Nitelikte Belgeye de Dayanılmadığından Kiralananın Tahliye Edilmiş Olduğundan Kiranın İstenemeyeceği İtirazı Borçlu Tarafından İİK 269/C Maddesinin 1. Fıkrasında Yazılı Belgelerle İspatlanamadığından İtirazın Takibe Konu Alacağın Tamamı Üzerinden Kaldırılmasına ve Tahliyesine Karar Verilmesi Gereği )

* BİRİKMİŞ KİRA BORCUNU TAHSİLİ ( İtirazın Kaldırılması ve Tahliye/Kira Akdinin Feshedildiği Kiralananın Tahliye ve Teslim Edildiği İddiasının Borçlu Tarafından İİK 269/C Maddesinin 1. Fıkrasında Yazılı Belgelerle İspatlanmasının Zorunlu Olduğu – Taşınmazın Fiilen Teslim Edildiğine Dair Aynı Nitelikte Belgeye de Dayanılmadığından Kiralananın Tahliye Edilmiş Olduğundan Kiranın İstenemeyeceği İtirazı Borçlu Tarafından Yazılı Belgelerle İspatlanamadığından İtirazın Takibe Konu Alacağın Tamamı Üzerinden Kaldırılacağı )

2004/m.269

6098/m.327

ÖZET :Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kiracı borçlu tarafından anahtar tesliminin ve tahliyenin kanıtlanıp kanıtlanmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece itirazın, takibe konu alacağın tamamı üzerinden kaldırılmasına ve tahliyeye hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Kira akdinin feshedildiği, kiralananın tahliye ve teslim edildiği iddiasının borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanması zorunludur.

Kiralanan çatılı işyeri olmayıp, arsa niteliğindedir. Takibe dayanak kira sözleşmesinin 15.04.2010 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli olduğu gözetildiğinde TBK’nın 327. (BK 263) maddesine göre kural olarak sözleşmenin bu sürenin sonunda sona ereceğinin kabulü gerekir. Her ne kadar kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünün 8. maddesinde “kiracı kiralananı boşaltmak istediği takdirde bir ay evvelinden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmek zorundadır” hükmü kararlaştırılmış ise de fesih ihbarında; kira sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiği, arsanın hiç kullanılmadığı ve bundan sonra da kullanılmayacağı, arsanın muhatap tarafından dilediği gibi kullanmakta serbest bulunduğunun belirtildiği, ancak bu feshi ihbarın muhatap tanınmadığından 17.06.2010 tarihinde tebliğ edilemeden iade edildiği anlaşılmaktadır. Bu hâli ile tebliğ edilemeyen feshi ihbar, kira akdini sonlandıran İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerden kabul edilemez. Taşınmazın fiilen teslim edildiğine dair aynı nitelikte belgeye de dayanılmamıştır.

O hâlde kiralananın tahliye edilmiş olduğundan kiranın istenemeyeceği itirazı borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanamadığından itirazın takibe konu alacağın tamamı üzerinden kaldırılmasına ve tahliyeye karar verilmesi gerekir.

DAVA : 1. Taraflar arasındaki “itirazın kaldırılması ve tahliye” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Bursa 3. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin kısmen kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR : I. İNCELEME SÜRECİ

Alacaklı İstemi:

4. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; taraflar arasında 15.04.2010 tarihli kira sözleşmesinin akdedildiğini, borçlu kira borcunu ödemediğinden 2010 yılı Nisan ayı ile 2012 yılı Eylül ayı arasındaki birikmiş kira borçlarının tahsili için Bursa 15. İcra Müdürlüğünün 2012/8834 E. sayılı dosyasında (tahliye talepli) icra takibi başlattıklarını, borçlunun yasal süresi içerisinde (verdiği itiraz dilekçesinde) Bursa 15. Noterliğinin 07.06.2010 tarihli ve 14964 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kira akdini feshettiğini, herhangi bir borcunun olmadığını bildirdiğini, borçlunun itirazında ileri sürdüğü fesih ihtarnamesinden müvekkilinin bir bilgisi olmadığı gibi, hâlen borçlunun söz konusu taşınmazları kiracı sıfatıyla kullandığını, borçlunun 07.06.2010 tarihli ihtarname ile kira sözleşmesini sona erdirerek taşınmazları tahliye etmesinin söz konusu olmadığını, borçlunun kira sözleşmesinin varlığını ve sözleşmedeki imzasını inkâr etmediğini, borçlunun kira paralarını ödediğini yazılı olarak ispat etmesi gerektiğini ancak takipte talep edilen aylara ilişkin kira paralarını ödediğini ispatlayamadığını ileri sürerek itirazın kaldırılmasına ve taşınmazlardan tahliyesine, borçlu aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Borçlu Cevabı:

5. Borçlu cevap dilekçesinde; alacaklı ile bir arsa için kira sözleşmesi yaptıklarını ancak mirasçılar ile anlaşamadığı için bu anlaşmanın bozulduğunu, alacaklının talimatı üzerine Bursa 15. Noterliğinden fesih ihbarı gönderdiğini ve böylece sözleşmenin iptal edildiğini, gönderdiği (noter aracılığıyla gönderilen belgelerin) tebligatın eline ulaşmamış olacak ki kendisi hakkında icra takibi başlatıldığını, herhangi bir borç olmamasına rağmen alacaklının kendisine ihtarname çektiğini, kira sözleşmesi fesih edildiği için herhangi bir borcunun olmadığını belirterek istemin reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Bursa 3. İcra (Hukuk) Mahkemesi’nin 11.02.2013 tarihli ve 2012/595 E., 2013/62 K. sayılı kararı ile; davacı (alacaklı) ile davalı (borçlu) arasında 15.04.2010 tarihinde kira sözleşmesi yapıldığı ve bu sözleşmenin borçlu tarafından 07.06.2010 tarihinde noter kanalı ile yapılan ihtarla feshedildiğini, kira sözleşmesinin bir yıl süreli yapıldığı ve bu dönemde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 252. maddesine göre kiracı kendisinden kaynaklanan bir sebeple kira akdini sona erdirse bile kira döneminin sonuna kadar olan miktarı kiralayana ödemek zorunda olduğu, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümünde kiracının kiralayanı boşaltmak istemesi hâlinde bir ay evvelinden haber vermesi gerektiği, kira sözleşmesinin başlangıcı ile fesih ihbarının tanzimi arasında taraflar arasında geçerli bir kira sözleşmesi olduğu, bu döneme ilişkin kira bedelinden kiracının sözleşme gereği sorumlu olduğu, ihbardan sonraki bir ay için de kiracının kira bedeli ödemesi gerektiği bu döneme ilişkin borcun kayıtsız şartsız bir para borcuna ilişkin olmaması sebebi ile itirazın kaldırılması suretiyle istenmesinin mümkün olmadığı, bu kabule göre takip tarihi ve alacaklının itirazın kaldırılması isteminin tarihi itibariyle taraflar arasında kira sözleşmesi geçerli olmadığından kiracılık değil fuzuli şagil durumunun söz konusu olduğu, icra mahkemesince bu kişinin tahliyesine de karar verilemeyeceği, bu sebeple 15.04.2010 ile 07.06.2010 tarihleri açısından kira bedeli hesaplanıp bu dönem yönünden itirazın kaldırılması gerektiği gerekçesi ile davacı alacaklının davalı borçlunun itirazının kaldırılmasına ilişkin davasının kısmen kabulüyle davalı borçlunun itirazının asıl alacağın 2.960,00TL’si ve buna ilişkin işlemiş faizin 621,60TL’si yönünden kesin olarak kaldırılmasına, fazlaya dair istemin reddine, kaldırma kararının esasa ilişkin sebeplere dayanması ve alacaklının talebi dikkate alınarak itiraza konu miktarın %20 oranındaki 592TL tazminatın borçludan alınıp alacaklıya verilmesine, davacı (davalı) borçlu kiracının dava konusu yere ilişkin kira sözleşmesini feshettiği anlaşıldığından tahliyeye ilişkin davanın (istemin) reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince 20.06.2013 tarihli ve 2013/7235 E., 2013/10801 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istekli olarak başlatılan icra takibine vaki itiraz üzerine davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması, icra inkâr tazminatı ve tahliye isteminde bulunmuştur. Mahkemece, alacak isteğinin kısmen kabulüne ve tahliyeye karar verilmesi üzerine karar davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Takipte dayanılan ve karara esas alınan 15.4.2010 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı alacaklı 01.10.2010 tarihinde başlatmış olduğu icra takibinde 2010 Mayıs ayından 2012 Eylül ayına kadar aylık 2.400TL den toplam 77.376,02TL kira parasının tahsilini istemiştir. Kira parası konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Davalı süresindeki itirazında bahse konu kira sözleşmesini 7.6.2010 tarihli noter ihtarnamesi ile feshettiğini ve borcu olmadığını ileri sürmüştür. Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılması ve anahtarın kiralayana teslim edilmesi gerekir. Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiralayan tarafından kabul edilmemesi; başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde; kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin belirttiği tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Davalı borçlu anahtar teslimi ve tahliyeyi İİK.nun 269/c maddesinde yazılı belge ile kanıtlayamadığına göre, bu durumda anahtar tesliminin ve tahliyenin gerçekleşmediğinin kabulü gerekir. Mahkemece itirazın takibe konu alacağın tamamı üzerinden kaldırılmasına ve tahliyeye hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur.

Karar bu nedenle bozulmalıdır…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Bursa 3. İcra (Hukuk) Mahkemesi’nin 04.11.2013 tarihli ve 2013/637 E., 2013/705 K. sayılı kararı ile; konuya ilişkin yasal düzenlemenin BK’nın 266. maddesinde geçtiği, buna göre kiracınıın kiralananı mahalli adete göre geri vermekle mükellef olduğu, taşınmazın dosyadaki fotoğraflarından ve kira sözleşmesinden anlaşıldığına göre tel örgü ile çevrili boş arsa mahiyetinde olduğu, Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği gibi kiralananın fiilen boşaltıldığının ve anahtarlarının teslim edildiğinin noter aracılığı ile gönderilmiş feshi ihbardan başka bir şeyle ispatlanamayacağı, zira taşınmazın arsa mahiyetinde olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kiracı borçlu tarafından anahtar tesliminin ve tahliyenin kanıtlanıp kanıtlanmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece itirazın, takibe konu alacağın tamamı üzerinden kaldırılmasına ve tahliyeye hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. İcra ve İflas Kanunu’nun 269-269/d maddeleri arasında kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilamsız tahliye takibi düzenlenmiştir. Kiraya veren ödenmemiş kiranın tahsili için yaptığı ilamsız takip talebinde, kiracıya (ödeme emri ile) BK’nın 260 veya 288. [6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 315 veya 362] maddelerinde yazılı ihtarın da yapılmasını isteyebilir. Böylece kiracının kira borcunu ödemede geciktiği hâlde kiraya veren aynı takipte hem ödenmeyen kira bedellerini, hem de borçlunun temerrüt nedeniyle tahliyesini talep edebilir.

13. Alacaklının (kiraya verenin) ilamsız tahliye takip talebini alan icra dairesi, borçluya ihtarlı (örnek 13 nolu) ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrinde diğer kayıtlarla birlikte, borçlunun (kiracının) kural olarak yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edebileceği, itiraz süresi içinde kira sözleşmesini ve varsa yazılı kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse (inkâr etmezse) kira sözleşmesini kabul etmiş sayılacağı, kira borcunu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren BK’nın 260 veya 288. (TBK’nın 315 veya 362.) maddelerinde belirtilen (on, otuz veya altmış gün) belli bir süre içinde ödemesi, itiraz süresi içinde (İİK m. 62’ye göre) ödeme emrine itiraz etmez ve ödeme süresi içinde borcu (kirayı) ödemez ise kiraya verenin (alacaklının) kesinleşen kira alacağı için haciz isteyebileceği (İİK m.78 vd) ve icra mahkemesinden (kiracının) kiralanan taşınmazdan tahliyesini isteyebileceği ihtar edilir.

14. Borçlu-kiracı ödeme emrine itiraz etmek isterse ödeme emrinin tebliğinden itibaren (İİK’nın 269/son fıkrasında yazılı istisna hariç) yedi gün içinde itiraz sebeplerini icra dairesine bildirmelidir. İtiraz genel haciz yoluyla takip hükümlerine göre (İİK m. 269/2, 62) yapılır. Ödeme emrine itiraz sebepleri kira sözleşmesine itiraz veya kira sözleşmesi dışındaki itirazlar şeklinde ikiye ayrılır.

15. İİK’nın 269/b-1 maddesinde kira sözleşmesine itiraz ve sonuçları düzenlenmiştir. Kira sözleşmesine itiraz, borçlunun (alacaklının iddia ettiği) kira sözleşmesinin varlığını inkâr etmesidir, yani kabul etmemesidir (reddetmesidir). Alacaklı sözlü bir kira sözleşmesinin varlığını iddia ediyorsa, borçlunun böyle bir (sözlü) kira sözleşmesini inkâr etmesi (kabul etmemesi), kira sözleşmesine itirazdır. Alacaklı yazılı bir kira sözleşmesine dayanmakta ise, borçlu kiracının bu sözleşmede kendisine izafe olunan imzayı inkâr etmesi (kabul etmemesi) kira sözleşmesine itirazdır (İİK m. 269/b,1). Borçlu, itirazında kira sözleşmesini inkâr ettiğini, yani kira sözleşmesini ve varsa buna ait mukavelenamedeki (yazılı kira sözleşmesindeki) imzasını kabul etmediğini (reddettiğini) açık ve kesin olarak bildirmelidir; aksi hâlde, borçlu kiracı, kira sözleşmesini kabul etmiş sayılır (İİK m. 269/2, c.2) (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 837).

16. Borçlunun (kiracının), kira sözleşmesine itiraz etmeyip (bilâkis kira sözleşmesini kabul ederek; İİK m. 269/2, c. 2), kiranın daha az olduğu, ödendiği, muaccel olmadığı, takas, kiralananı tahliye ettim gibi bir sebeple ödeme emrine itiraz etmesine kira sözleşmesi dışındaki itirazlar denir. Kira sözleşmesi dışındaki itiraz ile de ilâmsız tahliye takibi durur. Takibe devam edilebilmesi için, alacaklının icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliye istemesi gerekir. Burada da, itirazın kesin kaldırılması söz konusudur. Yani, burada da itirazın geçici kaldırılması müessesesinin yeri yoktur. Çünkü, borçlu kira sözleşmesini kabul etmiş durumdadır. Artık bu durumda, kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı araştırılmaz; yalnız borçlunun ödeme, takas gibi kira sözleşmesi dışındaki itirazları incelenir. Borçlu, itirazında kira sözleşmesine açıkça itiraz etmeyip, kira sözleşmesi dışında bir itirazda (meselâ ödeme itirazında) bulunduğu için, bununla kira sözleşmesini kabul etmiş sayılır (İİK m. 269/2 c.2). Bu nedenle, icra mahkemesinde artık kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı hakkında bir inceleme yapılamaz (Kuru, s. 838, 846, 847).

17. Borçlu itirazında takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmez ise İİK’nın 269 maddesinin 2. fıkrası uyarınca kira sözleşmesinin varlığı ve içeriği, sözleşmede belirlenen kira alacağı takip hukuku bakımından kesinleşir. Borçlu ancak İİK’nın 269/c maddesine göre kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini bildirerek itiraz etmiş veya takas istemiş ise itiraz sebeplerini ve isteğini belirtilen hükümde yazılı belgelerle ispatladığı takdirde temerrütten kurtulabilir. Aksi hâlde itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verilir.

18. Kiralananın tahliye edilmesi sebebiyle kiranın istenemeyeceği itirazı İİK’nın 269/c maddesi kapsamında sair bir sebeple istenemeyeceği itirazı olup, kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiralayan tarafından kabul edilmemesi, başka bir ifadeyle tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması hâlinde, kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğü, kiracıya aittir. Kiracı bu iddiasını İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle kanıtlamak zorundadır. Kiracı, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamazsa, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihine itibar olunmalıdır. Kiralayan anahtarı almaktan kaçınırsa, kiracının yapması gereken, mahkemeden bu yolda tevdi mahalli tayinini isteyip, tayin edilecek yere anahtarı teslim etmek ve durumu kiralayana bildirmektir. Kiracının kiralananı iade borcu, ancak bu şekilde, durumun kiralayana bildirildiği tarihte son bulur. Aksi takdirde, kiracının, kira parasını ödemek de dahil olmak üzere, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri devam eder.

19. Somut olayda, alacaklı tarafından 15.04.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayalı olarak 01.10.2012 tarihinde tahliye talepli ilamsız takip başlatıldığı, takipte 2010 yılı Mayıs ayından 2012 yılı Eylül ayına kadar aylık 2.400TL kira bedeli ile faizi olmak üzere toplam 77.376,02TL’nin tahsilinin talep edildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun yasal süresinde verdiği itiraz dilekçesinde “Yukarıda yazılı icra dosyasından tarafımıza gönderilen ödeme emrini 09.10.2012 tarihinde tebellüğ ettik, süresinde itiraz ediyoruz. Kira sözleşmesine konu taşınmaza dair akit tarafımızca Bursa 15. Noterliğinin 07.06.2010 tarihli ve 14964 yevmiye numaralı ihtarname ile feshedilmiş olup, alacaklıya herhangi bir borcumuz bulunmamaktadır. Takibin durdurulmasını” şeklinde itiraz ettiği, kiralananın tel örgü ile çevrili boş arsa vasfında olduğu görülmektedir.

20. Borçlu itirazında takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmediğinden İİK’nın 269 maddesinin 2. fıkrası uyarınca kira sözleşmesinin varlığı ve içeriği, sözleşmenin hususi şartlarına göre belirlenen kira alacağı takip hukuku bakımından kesinleşmiştir. Bu durumda kira akdinin feshedildiği, kiralananın tahliye ve teslim edildiği iddiasının borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanması zorunludur.

21. Kiralanan çatılı işyeri olmayıp, arsa niteliğindedir. Takibe dayanak kira sözleşmesinin 15.04.2010 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli olduğu gözetildiğinde TBK’nın 327. (BK 263) maddesine göre kural olarak sözleşmenin bu sürenin sonunda sona ereceğinin kabulü gerekir. Her ne kadar kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünün 8. maddesinde “kiracı kiralananı boşaltmak istediği takdirde bir ay evvelinden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmek zorundadır” hükmü kararlaştırılmış ise de Bursa 15. Noterliğinin 07.06.2010 tarihli ve 14964 yevmiye numaralı feshi ihbarında; feshi ihbar edenin kiracı M. A.’e vekâleten G.T., muhatabın kiralayan S.F.Ş. olduğu, kira sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiği, arsanın hiç kullanılmadığı ve bundan sonra da kullanılmayacağı, arsanın muhatap tarafından dilediği gibi kullanmakta serbest bulunduğunun belirtildiği, ancak bu feshi ihbarın muhatap tanınmadığından 17.06.2010 tarihinde tebliğ edilemeden iade edildiği anlaşılmaktadır. Bu hâli ile tebliğ edilemeyen feshi ihbar, kira akdini sonlandıran İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerden kabul edilemez. Taşınmazın fiilen teslim edildiğine dair aynı nitelikte belgeye de dayanılmamıştır.

22. O hâlde kiralananın tahliye edilmiş olduğundan kiranın istenemeyeceği itirazı borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinin 1. fıkrasında yazılı belgelerle ispatlanamadığından itirazın takibe konu alacağın tamamı üzerinden kaldırılmasına ve tahliyeye karar verilmesi gerekir.

23. Özel Dairenin bozma kararının üçüncü paragrafında “ve anahtarın kiralayana teslim edilmesi” ,“ve anahtarın teslim edildiğini”, “anahtar teslimi ve”, “anahtar tesliminin ve” ifadeleri yer almış ise de, kiralanan tel örgü ile çevrili boş arsa vasfında olup anahtar teslimi mümkün olmadığından “ve anahtarın kiralayana teslim edilmesi” ,“ve anahtarın teslim edildiğini”, “anahtar teslimi ve”, “anahtar tesliminin ve” ifadelerinin bozma kararı kapsamından çıkartılması gerektiği kabul edilmiştir.

24. Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle bozma kararının üçüncü paragrafında yer alan “ve anahtarın kiralayana teslim edilmesi” ,“ve anahtarın teslim edildiğini”, “anahtar teslimi ve”, “anahtar tesliminin ve” ifadelerinin çıkartılmak suretiyle direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 Sayılı Kanun’un 29. maddesiyle eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.12.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kira sözleşmesi yazılı olmak zorunda mı?

Evet, kira sözleşmesinin yazılı olması, tarafların haklarını korumanın yanı sıra, ileride çıkabilecek ihtilafların çözümünde de önemli bir rol oynamaktadır. Yazılı bir kira sözleşmesi olmadan, kiracı ve kiraya veren arasında sözlü anlaşmaların ispatı ileride sıkıntı doğurabilir ve geçersiz sayılabilir ve bu durum tarafların hak kaybına uğramasına neden olabilir.

Yazılı kira sözleşmesi ne gibi avantajlar sağlar?

Yazılı bir kira sözleşmesinin en büyük avantajı, iki taraf arasında net ve açık bir anlaşmanın sağlanmasıdır. Bu, her iki tarafın da hak ve yükümlülüklerini bilmesini ve bunlara uygun hareket etmesini kolaylaştırır. Ayrıca, kiracı ve kiraya veren arasında yükümlülüklerde bir uyuşmazlık ortaya çıktığında, yazılı sözleşme delil niteliği taşır ve hukuki sürecin daha sağlıklı ilerlemesine olanak tanır. Anlaşmazlık durumlarında sözleşme, tarafların haklarını korumak için güçlü bir araçtır.

Yazılı kira sözleşmesi olmadan kiraya vermek riskli midir?

Evet, yazılı kira sözleşmesi olmadan kiraya vermek ciddi riskler taşımaktadır. Sözlü iletişim ve anlaşmalar, tarafların haklarının korunmasını zorlaştırır ve ileride ispat sorunu yaratabilir. Özellikle kiracıdan kaynaklı sorunlar, tahliye gibi yasal süreçler meydana geldiğinde yazılı bir sözleşme olmadığında kira bedeli, tahliye süresi veya depozito gibi konularda sorunlar yaşanabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir