Mirasçılardan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası)
Mirasçılardan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası)
Mirasçılardan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası): Mirasta mal paylaşımı, birinin ölümü sonrasında yakınlarının en çok sıkıntılı olduğu konulardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çünkü kişinin ölümünden sonra sahip olduğu malların kimlere ve hangi oranlarda dağıtılacağı çoğu zaman anlaşmazlıklara neden olmaktadır.
Bu anlaşmazlıkların ve tartışmaların önüne geçebilmek adına hukukumuz, mirasta mal paylaşımı konusunu ayrı olarak ele almış.
Ve bu doğrultuda hukuki yasalar oluşturmuştur. Yasal mirasçıların kimler olduğu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 495. ve 501. maddeleri arasında belirtilmiştir.
Mirasçılardan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası)
En büyük miras hukuku uyuşmazlıklarının kaynağı çoğu zaman murisin yani miras bırakanın, ölmeden önce yaptığı bazı işlemlerdir.
Muris öldüğünde, mirasçılarına ait malvarlığı değerleri bir şekilde analiz edilir.
Bu değerler murisin ölümüyle yasal mirasçılara zaten ulaşmıştır. Hiçbir mirasçı, diğer mirasçının miras payını onun rızası olmadan elinden alamaz.
Dolayısıyla, buraya kadar ortada zaten bir sorun yoktur. Sorun, murisin ölmeden önce belirli mallarını, özellikle taşınmazlarını, mirasçılardan bir tanesine tapuda bedelsiz olarak devretmesi halk arasındaki tabirle “üzerine geçirmesi” veya “mirastan kaçırması” durumunda ortaya çıkmaktadır.
İşte bu durumda diğer mirasçılar yegane büyük bir mağduriyete uğramaktadır.
Şöyle ki muris öldüğünde, kayırdığı mirasçıya sağlığında bedelsiz olarak devrettiği, “mirastan kaçırdığı” mallar artık murisin mirası (terekesi) içerisinde yer almayacağı için, diğer mirasçılar bu mallardaki miras paylarından yoksun kalmış olacaklardır.
Bir anne veya babanın, ölmeden önce belirli taşınmazlarını evlatlarından bir tanesine bedelsiz olarak devretmesi ve böylece diğer evlatlarını miras haklarından mahrum bırakmasıdır.
Yine bir kişinin, ilk eşinden olma evlatlarını mirastan mahrum bırakmak amacıyla tüm taşınmazlarını ölmeden önce ikinci eşinin üzerine geçirmesi de sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.
Hemen belirtmek gerekir ki bu gibi durumlarda mağdur olan kişilerin elinde çok ciddi hukuki imkânları yani dava hakları bulunmaktadır. Bu imkânların etkin ve etik şekilde kullanımı, uğranılan mağduriyetin telafisinde büyük önem arz etmektedir.
Yerleşmiş Yargıtay İçtihatları’nda ve 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de
Türk Medeni Kanunu’n 706.,
Türk Borçlar Kanunu’nun 237.,
Borçlar Kanunu’nun 213.,
Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından eksik bulunduğundan,
saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin usulsüzlük
nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini gerekli görebilirler.